Kalp Damar Sertliği

Kalp Krizinden Nasıl Korunalım?

Kalp damar hastalıklarına bağlı ölümler maalesef dünyada ölüm nedenleri arasında birinci sırayı korumaktadır. Tanı ve tedavi stratejilerindeki tüm gelişmelere rağmen hem hasta sayısı artmakta hem ölüm oranı hem de hastalığın meydana getirdiği ikincil hastalıklar toplumun yaşamı üzerindeki olumsuz etkisini giderek artırmaktadır.

Günümüzde gerek tıp eğitiminde gerekse halkımızın eğitiminde vurgulanması gereken en önemli husus birincil korumadır. Birincil koruma bir toplumun o hastalığa yakalanmadan önce korunmasıdır. Birincil korumaya en iyi örnek olarak aşılama programları verilebilir. Çünkü birincil koruma için gösterilecek çaba ve maliyet hastalık oluştuktan sonra yapmaya çalıştığımız ikincil korumaya göre daha azdır.

Kalp krizine neden olan damar sertliği insanlarda hayatın ilk yıllarından itibaren endotel dediğimiz damarın iç kaygan yüzeyinde oluşmaya başlamaktadır. Yağlı çizgilenmeler şeklinde başlayan bu oluşum özellikle hayatın 40. yılından itibaren giderek ilerleyerek kireçlenmeye dönüşmektedir. Bu sertlik yavaş yavaş ilerleyerek damarı daraltmakta ya da az bir darlıkta bile krize dönüşerek damarı tıkamaktadır.

Kalp krizinde biraz daha detaya girecek olursak; zamanla bu damarda oluşan kireçli sert bölgenin bir ucundan yırtılma olur. Bu yırtılma nedeniyle kaygan yapı kaybolur ve içerden geçen kan ile direk temas oluşur. Buraya hızlı bir şekilde trombosit adını verdiğimiz pıhtılaşma hücrelerinin toplanması ile saniyeler içinde darlık oranı yüzde yüzlere çıkabilmektedir. Damarda tam tıkanma oluştuğunda ölümcül sonuçlara sebep olmaktadır. Çünkü tıkanma olan bölgenin sulanması bozulmakta ve o bölgeye oksijen gitmemektedir. Erken müdahale edilmediğinde ise kalp kası hasar görmekte ve ölümcül ritim bozuklukları gelişebilmektedir.

Damar sertliği gelişiminde etkili olan risk faktörleri belirlenmiştir. Bu risk faktörleri korunarak ya da tedavi edilerek geri döndürülebilen ve geri döndürülemeyen faktörler olarak ikiye ayrılır. Sigara, tansiyon yüksekliği, kolesterol yüksekliği, hareketsiz yaşam, şişmanlık, doğum kontrol ilacı kullanımı, alkol tüketimi, iş yeri stresi geri döndürülebilen ve tedavi edilebilen risk faktörlerindendir. Erkeklerde 40 yaş üstü, kadınlarda 50 yaş üstü, erkek cinsiyet, şeker hastaları, stresli kişilik yapısı ve ailesinde erken yaşta (<55 yaş) damar hastalığı olanlar geri döndürülemeyen risk faktörlerindendir.

Toplumun damar sağlığını korumak için çocukluktan itibaren eğitim verilmeli ve yaşam tarzı düzenlenmelidir. Maalesef özellikle fast-food ismini verdiğimiz hazır gıdaların tüketimi ve özellikle sağlıksız besinlere çocuklarımızın kolay yoldan ulaşabilmesi damar sağlığı açısından zararlıdır. Kalp krizinden korunmak ve sağlıklı nesillerin yetişmesi için insanların geleceğine sağlık için yatırım yapması çok önemlidir. Yağlı yiyeceklerden uzak durulması, Akdeniz tipi diyetin uygulanması, tuz tüketiminin azaltılması, sigara ve alkolden kesinlikle uzak durulması, düzenli egzersiz yapılması, haftada en az 5 gün 30 dakika tempolu yürünmesi, kilo kontrolü ve kolesterol kontrolü önemlidir.

40 yaş üstü erkeklerin ve 50 yaş üstü kadınların yıllık olarak kapsamlı kardiyoloji kontrolünden geçmesi gereklidir. Bir kişide özellikle şeker hastalığı, hipertansiyon, ailede kalp damar hastalığı öyküsü, kolesterol yüksekliği, şişmanlık ve sigara kullanımı gibi risk faktörleri var ise 35 yaş üstü erkek ve 45 yaş üstü kadınların yılda bir kontrol edilmesi gereklidir.

Bir kişi eğer yolda yürürken, merdiven çıkarken, yokuş çıkarken baskı, yanma, sıkışma, üstüne birisi oturuyormuş, mengene ile sıkıştırılıyormuş hissi şeklinde göğsünün sol tarafında kola, boyuna, çeneye, mide bölgesi ve sırtına yayılan ağrı hissediyorsa önemlidir. Damar hastalığı sadece ağrı olarak değil eskiye göre çabuk yorulma, nefes nefese kalma ve halsizlik gibi ağrı eşdeğeri bulgular ile de kendini gösterebilir. Genelde bu şikayetler dinlenmekle veya dil altı ilaç almakla geçer. Soğuk havalar, sigara, aşırı yağlı yemek, stres ile tetiklenebilir ve sabah vakti daha fazla olur. Bu şikayetleri olan kişilerin mutlaka bir hekime başvurması gereklidir.

Acı, sızı şeklinde, bıçak saplar gibi, iğne batar, nefes almakla artan, nokta ile gösterilebilen ve sağa sola hareket etmekle olan ağrılar genellikle damar daralmasına bağlı ağrılar değildir. Ancak bu olguların bir bütün halinde diğer risk faktörleri ile değerlendirilmesi gereklidir.

Kalp krizi ismini verdiğimiz daha ölümcül ve ciddi tabloda ise hastalar yukarı da saydığımız şikayetlerinin bir anda daha öncesine göre daha şiddetli başladığını ya da hiç yokken aniden ortaya çıktığını ifade eder. Bu şikayetler dinlenme ile ya da dilaltı ilaç ile geçmez ve daha uzun ve gürültülü seyreder. Bu tür şikâyeti olan kişilerin kendisinin ya da yakınlarının ilk yapması gereken 112 yi aramaktır. Eğer yanımızda aspirin var ise dilaltına çiğnetilerek verilmelidir. Tansiyon düzeyini ya da tabloyu bilmeden dilaltı ilaç vermek durumu daha da kötüleştirebilir.

Günümüzde maalesef özellikle sosyal medyada ve internet sitelerinde kalp krizinin tedavisi ile ilgili yanlış bilgiler dolaşmaktadır. Kriz geçiren bir kişinin kulağına iğne batırmak ya da bitkisel ilaç vermek gibi bir tedavi yoktur. Kalp krizi damardaki kireçlenmenin zemininde oluşan yırtılmanın üstüne pıhtılaşma hücrelerinin toplanarak o bölgeyi pıhtı ile tıkaması sonucu oluşmaktadır. Burada yapılması gereken tedavi ilaç olarak o bölgedeki pıhtıyı eritip ya da acil anjiyografi yaparak o bölgedeki pıhtı ve darlığı mekanik olarak stent ile açmaktır. Böylece damarın gerisindeki bölgenin kan akımı sağlanarak o bölgeye oksijen gönderilerek kalp kası kurtarılabilir.

Kalp krizi geçirmiş kişiler erken müdahale edilmez ya da hastaneye geç başvururlar ise hayatlarını kaybetmeseler bile krizin yol açtığı ikincil problemler ile karşı karşıya kalmaktadır. Bu kişilerde kalp kası hasarına bağlı pompalama fonksiyonu bozulması nedeniyle kalp yetersizliği, kapak hasarına bağlı kapak yetmezliği, hasarlı bölgeden kaynaklanan ölümcül ritim bozuklukları ve hasarlı bölgede oluşan pıhtılar sonucu beyin felci gelişebilmektedir.

Sonuç olarak kalp damar hastalıkları dünyadaki en önemli ölüm sebebidir. Bu hastalıktan korunmak için toplum çocukluktan itibaren bilgilendirilmeli, koruyucu tedavi uygulanmalı ve sağlıklı yaşam tarzı öğretilmelidir.

Prof. Dr. Hasan Güngör

Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Başkanı